Page 21 - camia

This is a SEO version of camia. Click here to view full version

« Previous Page Table of Contents Next Page »

Danimarka, Fransa, Belçika, Hollanda, fakat en çok da Almanya... Bu ülkeleri uzun süre bir-birine bağlayan bir tartışma, izlerini hâlâ gös-teriyor: Paralel toplum. Tartışmanın tarafarına göre Avrupa ülkelerine sonradan gelen ve farklı değer yargılarına ve yaşam biçimlerine sahip olan, hatta birçok tartışmada farklı hukuk ve yar-gılama mekanizmaları kullandığı belirtilen para-lel toplumların, genelde Müslüman, çoğunlukla Türkiye’den gelen göçmenlerden oluştuğu iddia ediliyor. Herkesin sıkça bildiği ve tekrar ettiği üzere bu tartışmaların en moda nesnesi “uyum konusunda başarısız”, “kendisini sadece Türkiye ile özdeşleştiren”, “şehrin belli bir kısmında ya-şayıp diğerleriyle çok az irtibata geçen” insanlar. Peki bir grup, ne zaman paralel toplum olarak isimlendirilir? Bu soruya ilk cevap, paralel toplum olarak isimlendirilen gruplar açısından; ikinci cevap ise, bu isimlendirmeyi yapan kişiler açısın-dan ele alınmalı: Paralel toplum olarak nitelen-dirilen insanların en büyük ortak noktası -çok açık ve genelleyici bir bakışla yaklaşacak olursak- ekonomik olarak toplumun alt kesiminde bulun-malarıdır. Bu tabiri, belli kimseleri damgalamak adına kullananların en büyük ortak noktası ise, çok kültürlü bir toplum tasavvurunu kabul etme konusunda zorluk çekmeleridir. Düsseldorf’taki Japonların paralel toplum olarak nitelendirilme-meleri ve İngiltere’deki Pakistanlıların, çok kül-türlülüğü uygulama konusunda kısmen başarılı olmuş İngiliz toplumu tarafından paralel toplum olarak algılanmamaları bu iki tezi desteklemek-tir. Bu durumda özellikle çok kültürlü toplum tartışmalarında hâlâ popülist argümanların kul-lanılabildiği ülkelerde “paralel toplum” tabirinin bir problem kurgusu olduğu ve bu tartışmaların, toplumdaki egemenlerin azınlıkları sindirmesi amacıyla yürütüldüğü ortadadır. Zira şehrin lüks villalarının bulunduğu kısımlarda yaşayıp evli-liklerini bile aynı sınıf içerisinde gerçekleştiren elitler paralel toplum olarak nitelendirilmezken; kendisini o şekilde rahat hissettiği için Türklerin yoğunlukta olduğu ilçede yaşayan Ahmet amca, paralel toplumun bir üyesi olarak adlandırılabil-mektedir.

Çoğunluğunu Türkiye kökenlilerin oluşturdu-ğu Müslümanların, kendilerini yaşadıkları yer ile sosyal ve kültürel açıdan çoğunluk toplumundan soyutladıklarının belirtildiği bu tartışmada “kur-gusallık”önplandadır.Ziraönceliklebir“çoğunluk

toplumu” kurgulanmakta; bu toplum “iyi”, “gü-zel”, “makbul” gibi bütün olumlu değerlerle sı-fatlandırılmakta; buna karşın “paralel toplum”, çoğunluk toplumunun antitezi olarak kurgulan-maktadır. Bu kurguda güvenlik eksenli argüman-lar ön plandadır; zira paralel toplumlar çoğunluk toplumunun korkuları üzerinden tanımlanır. Peki biz Müslümanlar, paralel toplum tartış-malarının kurgusallığından bahsederken, nasıl bir toplum tasavvuruna sahibiz? İçinde bulundu-ğumuz toplumdaki dinî, etnik, siyasi ya da eko-nomik farklılıklara sahip insanların barış içeri-sinde yaşaması için nasıl bir toplumun hayalini kuruyoruz?

Bu sorunun cevabında Avrupa’daki ülkelerde yaşayan Müslümanlar olarak azınlık durumu-nun öğrettiği yeni tecrübeler de etkili olmuştur. Örneğin Müslümanların çoğunlukta olduğu ül-kelerde yaşayan Müslümanların gündeminde “çok kültürlülük” gibi bir madde bulunmazken, biz Avrupalı Müslümanlar pragmatist bir ba-kış açısına düşmeden toplumdaki farklılıkların oldukları gibi kabul edilmeleri ve dönüştürme programlarına maruz kalmadan varlıklarını ida-me ettirebilmeleri konusunda çözüm önerileri üretmek zorundayız. Bizim, azınlıklar olarak so-runsallaştırılmamız neticesinde edindiğimiz acı tecrübe, toplumsal barış noktasında bütün fark-lılıkların kendisine yaşam alanı bulabileceği bir toplum tasavvurunu zorunlu kılıyor. Bu toplum tasavvuru, dindarlığın sorun hâline getirilmesine karşı çıkarken, kimsenin kendi hakikat iddiasın-dan vazgeçmeyerek bir arada yaşamasını da ön-görüyor. Fakat öte yandan bu öngörü, her grubun kendi köşesine çekilip kendisini soyutlayacağı bir yapı değil; bilakis herkesin ortak değerler üzerin-de asgari uzlaşıyı sağlayıp, kendisini tanımladığı şekilde kabul gördüğü, diğerleri için sorumluluk hissedip toplumun ferahı adına katkı ürettiği bir yapıyı önceliyor.

Herkesin kendisini olduğu şekilde rahat ve kabullenilmiş hissedeceği bu tarz bir toplum, ül-kede azınlıkta olan farklılıkları “paralel” tabiriyle ötelemeyecektir. Paralel toplum tartışmalarının yaygın olduğu ülkelerde üzücü olan, tartışmada kullanılan argümanların zayıfığı ve yaralayıcı ithamlardan da öte, bu tartışmaların aslında çok kültürlü toplum modelinin içselleştirilmesi yo-lunda kat edilmesi gereken uzun mesafeyi gös-termesidir.

21 HAZ İ RAN 2014 • SAY I 232 • PERSPEKT İ F

Page 21 - camia

This is a SEO version of camia. Click here to view full version

« Previous Page Table of Contents Next Page »