This is a SEO version of camia. Click here to view full version
« Previous Page Table of Contents Next Page »camia | 23 Mayıs 2014 Hayatın İçinden 12 |
Misafir işçi olarak Avrupa’ya ve dünyanın bir-çok ülkesine giden gurbetçi amca ve teyzeleri-mizin hikâyelerini dinlerken hüzünlenmemek elde değildir. Tanımadıkları, dilini bilmedikleri ve hak-kında hiçbir fikre sahip olmadıkları bir memlekete gelmiş ve gelir gelmez de kendilerini yoğun bir iş temposunun içinde bulmuşlardır. İlk geldikleri va-kitlerde birkaç sene daha çalışıp Türkiye’ye geri döneceklerini söyleyen ilk nesil gurbetçilerimizin birçoğu, aradan 50 yılı aşkın bir süre geçmiş ol-masına rağmen bu kararlarından hiç vazgeçme-miş ve bunu hâlen dile getirmektedir. Doğup bü-yüdükleri memleketlerine karşı özlemlerini böyle giderdiklerini ve bir nevi kendilerini böyle avuttuk-larını söylesek aslında hiç de yanlış olmaz. Ne yazık ki onları günümüze kadar ne ikinci nesil anladı ne de üçüncü nesil. İkinci nesle dâhil bir birey olarak söyleyebilirim ki, esasında bu in-sanlar o zamanlarda bulundukları ülkenin dilini bil-medikleri hâlde bizden daha sosyal ve aktiferdi. Aslında iddia edildiği gibi kendi kabuklarının içine çekilmemişlerdir. En önemlisi ise Türkiye’ye dön-meyi düşündükleri hâlde geleceğe yönelik olarak atmış oldukları adımlardır; ilk nesil gurbetçilerimiz Avrupa’nın birçok yerine mescitler ve camiler aç-mışlardır. Almanların “Hinterhofmoscheen” (arka avlu camileri) diye adlandırdıkları, kıyıda köşe-de kalmış, şehir merkezinden uzak, yıkık dökük binaları veya fabrika depolarını kendi imkânları dâhilinde onararak bunları el birliğiyle ya satın al-mış ya da kiralayıp mescit olarak kullanmışlardır.
Bugün birçoğumuzun ibadet ettiği, sosyalleştiği, cemaat şuuru kazandığı mescitlerimizin temeli bu samimi fedakârlıklar neticesinde ortaya çıkan ça-lışmalardır.
Maalesef ikinci nesilden sonraki nesil bunları pek bilmez; ikinci nesil ise bu sürece ister iste-mez dâhil olmuştur. Zira birinci neslin çocukları okula başladıklarında bulundukları ülkenin dilini büyüklerinden önce onlar öğrenmiş ve küçük yaşta olmalarına rağmen ailelerine, komşularına ve tanıdıklarına tercümanlık yapmışlardır. Dolayı-sıyla dernekler ve küçük camiler açma aşama-sında onların da tercümanlık babından çorbada tuzları bulunmuştur.
İşçi yurtlarında kalan birinci nesil büyükleri-miz, bayram namazlarını eda etmekte sıkıntı çek-miş ve bu sebepten spor salonları kiralamış ve şehirde bulunan bütün Müslüman erkekler toplu hâlde bayram namazlarını oralarda kılmışlardır. Daha sonra ailelerini ve çocuklarını yanlarına alan gurbetçilerimiz onların da ihtiyaçlarını gidermek, ikinci ve ondan sonraki nesillerin dinî yönden asimilasyona uğramaması düşüncesiyle binalar kiralanmaya, imkânlar doğrultusunda camiler ve dernekler açmaya başlamışlardır. Açılan bu mes-
citler, sosyokültürel ve dinî olarak birçok ihtiyacın giderilmesi hususunda çok önemli roller oynamış-tır, oynamaktadır. İlk devirlerde camilerin ibadet yeri ve Kur’an kursu şeklinde kullanıldığı ve za-man içerisinde bu fonksiyonun genişlediği ve ihti-yaca yönelik hizmetler sunulduğu görülmektedir. Burada enteresan olan bir hususu paylaşmakta fayda var: Gurbetçilerin açtıkları ilk mescitler, ca-milerin fonksiyonları ve hizmet alanları İslam’ın ilk devirlerindeki mescitlerin yerine getirdiği hizmet-lerle çok büyük paralellikler göstermektedir. Nite-kim İslam’ın ilk mescitleri ibadet edilen, medrese olarak kullanılan ve elçilerin kabul ediliği yerlerdi. Avrupa’daki camilerimiz de buna benzer hizmet-ler vermektedir. Örneğin, geçmişten günümüze kadar buradaki camilerimiz âdeta bir danışma merkezi olarak kullanılmıştır. Camilerde bulunan çay ocakları ve gençlik lokallerinde buluşan yaş-lı-genç bütün Müslümanlar birbirleriyle sohbet eder; herhangi bir mesele hakkında bilgi sahibi olanlara danışılır ve karşılıklı fikir alışverişinde bu-lunulur. Örneğin yabancılar dairesi, sigorta şirket-leri, iş ve işçi bulma kurumları gibi yerlerden gelen evrakların doldurulması ve bu hususlarda nasıl davranılması gerektiği konularında camilerimiz ilk
danışılan yerler olmuştur. Zira onca cemaat ara-sında muhakkak bir veya birkaç kişi benzer bir tecrübe yaşamıştır.
Ayrıca camilerde ihtiyaca göre Almanca kur-su, Türkçe dil kursu, spor kursları, ev ödevlerine yardım kursları gibi saymakla bitiremeyeceğimiz hizmetler verilmektedir. Bu tür kursların camilerde verilmesi ve gençlik lokallerinin camilerde olma-sı, gençlerin boş vakitlerini uygunsuz ortamlarda harcamalarını önleme adına çok önemlidir. Ayrıca mescitlerde nişan, düğün, mevlid ve sair mera-simler de düzenlenmektedir. Gerek Türkiye’den gerekse de Avrupa’dan uzmanlar camilerimizde düzenlenen programlara davet edilip seminerler, sohbetler sunulmaktadır; bu da hem kültürel hem de dinî birikimimizi artırmamız adına çok büyük bir öneme sahiptir.
Zaman içerisinde hem nesillerimizin hem de camilerimizin değiştiği aşikâr. Geldiğimiz noktada arka avlulara yapılan derme çatma mescitlerimi-zin birçoğu yeni ve daha güzel yüzlere kavuştu, minareli camiler inşa edildi. Genç nesillerin sırf dinî alanda değil, ilmî ve mesleki yöndende eği-tim gördükleri, cemaatin geniş ve güzel alanlar-da toplanıp, hijyenik ortamlarda rahat ve huzur içerisinde ibadetlerini ettikleri gibi bir gerçek söz konusu. Her ne kadar şimdiki camilerimizin mi-marları ve camilerin bağlı oldukları çatı kuruluşlar günümüzde ön plana çıkmış olsalar da asıl kah-ramanlarımızın bu işin temelini atan ilk nesil oldu-ğunu unutmamamız gerekir.
Her ne kadar şimdiki camilerimizin mimarları ve camilerin bağlı oldukları çatı kuruluşlar günümüzde ön plana çıkmış olsalar da asıl kahramanlarımızın bu işin temelini atan ilk nesil olduğunu unutma-
mamız gerekir.
Rahime Söylemez
Eller vardır; yapıp edebilmek, edip eyleyebil-mek için. Eller vardır; emeği yansıtan, dualar için semaya açılan. Evler vardır; içerisinde İslam’ın anlatıldığı, Allah’ın anıldığı. Evler vardır; Hz. Pey-gamber’in ahlakının yaşandığı ve yaşatılmaya çalışıldığı. Eller emeği sembolize eder. Eller dua-ya, elden gelen yapıldıktan sonra açılır. Evler ise İslam’ın yaşanmasında ve yaşatılmasında müthiş birer imkândır. Evler bir okul olursa, oradan yeti-şenler topluma yön verir.
“Oku” emr-i ilahîsi ile başlayan ilahî mesaj eği-time büyük önem vermiştir. Kur’an’da, iman eden kişinin şahsiyetini şekillendiren İslami eğitimin en zor şartlar altında dahi sürdürülmesi gerektiğine dair örneklerin olduğunu görürüz. Kur’an, Hz. Mûsâ ve kardeşine Mısır’da içerisinde namazın kılındığı evler edinmeleri gerektiğini söyler. Daru’l Erkam ve Ashab-ı Suffe, Hz. Pey-gamber’in İslam’ın öğrenilmesinde kullandığı iki okulun ismidir. İslam’ın öğrenimi Mekke’de Da-ru’l Erkam’la, Medine’de Ashab-ı Suffe ismiyle mekânlaşmış ve yaygınlaşmıştır. Hz. Peygam-ber’in öğretmenliğinde yapılan bu eğitim mekân-ları İslam’ın Mekke’de hayat bulmasında, Medi-ne’den diğer bölge ve diyarlara yayılışında büyük rol oynamışlardır.
16 yaşlarında evli bir sahâbî olan Erkam bin
Ebi’l Erkam, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e “Evim evinizdir.” diyerek evini İslami eğitimin mekânı kılmıştır. Daru’l Erkam, “Ev nasıl bir imkân sağlar?” sorusuna verilmiş müthiş bir cevaptır. İmkânların tükendiği ya da zorlaştığı bir zamanda evler nasıl kullanılır sorusuna cevap verir. Daru’l Erkam’da davetin güzide muhatapları vahyin eği-timinden geçiriliyorlardı. Mekke’deki çıkar odak-larını rahatsız eden ayetler, bu mekânlarda yürek-ten yüreğe aktarılıyor, hayata taşınıyordu. İslam davası Mekke’de zor şartlar altında Allah’ın ayet-lerini öğrenen ve öğreten, Daru’l Erkam’da yeti-şen güzide sahâbîlerin omuzlarında yükselmiştir. Ortak bir davanın, ortak bir ideal ve kaygının zi-hinleri, yürekleri bir kılan mekânın ismiydi Daru’l Erkam. Safâ Tepesi’nin yanı başında bulunan bu mekânda Allah’ın ayetleri okunuyor, öğreniliyor ve öğretiliyordu. Mekke’de hayat hakkı tanınmayan İslam, Daru’l Erkam’la hayat buluyordu. Ashab-ı Suffe ise hicretin ardından Medine’de
inşa edilmiş, Mescid-i Nebevî’nin yanında kurul-muştu ve ilim tahsil eden, kendilerini Allah yolunda ilme adayan sahabeden oluşuyordu. Efendimiz, İslam’ı tanımak isteyen kabilelere öğretmen ola-rak burada yetişen sahabeyi gönderiyordu. Ge-çimlerini verilen yardımlarla gerçekleştiren, kendi-lerini Allah yolunda ilme adayan Ashab-ı Suffe’nin öğrencilerine Efendimiz ayrı bir önem vermiştir; Ashab-ı Suffe’yi gözetmiş ve onların yetişmesi için büyük fedakârlıklar göstermiştir. Yetiştirdiği bu okulun öğrencilerine verdiği önemi anlamak için şu olayı anlatmak yeterli olacaktır. Bir gün bir kabile Efendimiz’den kendilerine İslam’ı anlatması için öğretmen ister. Peygamberimiz (s.a.v.), As-hab-ı Suffe’den 70 kadar öğretmeni, bir rivayete göre 40 öğretmeni görevlendirir. Bir tuzak olan bu istekle 70 kadar eğitilmiş sahâbî Bi’rimaûne deni-len yerde tuzağa düşürülerek şehit edilirler. Bunun üzerine Efendimiz bir ay boyunca bunu yapanla-ra beddua etmiştir. (Hişâm, es-Siyre: 2/173) Hz.
Enes’in şu ifadesi ise Efendimiz (s.a.v.)’in eğitilmiş olan bu kadroya ne kadar önem verdiğini gösterir niteliktedir: “Resûlullah (s.a.v)’in hiçbir şekilde bu olaydan daha fazla üzüldüğünü asla görmedim.” Evler okula dönüşürse yetişen nesiller kaliteli olacaktır. Ailenin dirliği, dirilişi ve toplumun örnek bir toplum olması bu şekilde gerçekleşecektir. İçerisinde Allah’ın ayetlerinin okunduğu ve üze-rinde derin derin düşünüldüğü, namazların birlikte eda edildiği evlerde yetişen nesiller sağlıklı ve ör-nek toplumu oluşturacaklardır.
Toplum ailelerin, aileler şahsiyetlerin aynasıdır. Toplumda ailelerin yapısı, toplumun kalitesini verir. Evlerimizi bir imkân olarak kullanamıyorsak, imkâ-nımızın yokluğundan şikâyet etmeye hakkımız yok-tur. Evlerimiz irademizin, istek ve arzularımızı ger-çekleştirme açısından en rahat ortamlardır. Evler nesillerimizin yetiştiği mekânlardır. Evler şahsiyet-lerin kendilerini bulmasında müthiş birer imkândır. Değerlerin yaşanmasında ve yaşatılmasında özgür olanaklar sunar. Şahsiyetin oluşmasında, nesillerin sağlıklı yetişmesinde evlerde oluşturulan atmosfer birinci derecede önemlidir. Bugün evlerimize Da-ru’l Erkam ve Ashab-ı Suffe’den taşıyacağımız çok örneklik vardır. İnsanlığa örnek olacak bir toplum ancak Daru’l Erkam ve Ashab-ı Suffe’nin ruhunu taşıyan evlerden çıkacaktır.
Evler okula dönüşürse yetişen nesiller kaliteli olacaktır. Ailenin dirli-ği, dirilişi ve toplumun örnek bir toplum olması bu şekilde gerçekle-şecektir. İçerisinde Allah’ın ayetlerinin okunduğu ve üzerinde derin derin düşünüldüğü, namazların birlikte eda edildiği evlerde yetişen
nesiller sağlıklı ve örnek toplumu oluşturacaklardır.
Daru’l Erkam ve Ashab-ı Suffe misyonunu taşıyan evler
Camilerimizin sessiz
kahramanları
Murat Kubat
This is a SEO version of camia. Click here to view full version
« Previous Page Table of Contents Next Page »