This is a SEO version of camia. Click here to view full version
« Previous Page Table of Contents Next Page »Gündem
PERSPEKT İ F • SAY I 232 • HAZ İ RAN 2014 12
Hangi cemaat mensubu “hakiki” Müslü-man’dır? Bu, birçok kişi için önemli bir soru olsa da, bu tarz bir sorunun cevabı devlet için önem-siz olmak zorundadır. Devlet bu soruları cevap-lama sorumluluğunu vatandaşlara bırakmalıdır ve dinlerin veya din adamlarının doğruluğu hakkında bir çıkarımda bulunmamalıdır. Bunun da ötesinde inançlı veya inançsız her birey hem özel hayatında hem de kamuda doğru bildiği şekilde yaşayabilmelidir. Bu özgürlük, din ve dinî aidiyetler üzerine yapılan münazaraları da kapsamaktadır. Devlet dinî aidiyetlerin sınırla-rını belirleyemez, aksine bu sınırları belirleyebilecek olan dinî cemaatlerdir. Şeffaf bir din pol sının amacı da bud Bu politika, dünyad sadece birkaç ülke-de uygulanmakta-dır. Almanya’da da din ile devlet işle-ri anayasa ile bir-birinden ayrılmış olmasına ve taraf-sızlık ilkesine rağ-men devlet, yine de dinleri sınıfandır-makta ve etkilemek tedir. Fakat burad “devlet etkisi” ile tedilen sorun, devle ve inanç toplulukla
olması değildir. Bu destek sayesinde
devlet okullarında din eğitimi, vergi toplanma-sı, devlet üniversitelerinde ilahiyat bölümleri ve dinî sosyal hizmet çalışmaları gibi birçok imkâ-nı devlet sağlayabilmektedir. Asıl sorun bu teş-vik ve yardımların tüm kurumlara eşit şekilde yapılmayarak bazı kurumların diğerlerine karşı güçlenmesinin sağlanmasıdır.
Devlet yardımının büyük bir kısmı Kato-lik kiliselerine, Protestan eyalet kiliselerine ve Almanya Yahudiler Merkez Konseyi’ne gidiyor. Devlet bu cemaatlerle daha çok iş birliği yapıp diğerlerine oranla onları daha çok destekliyor. Bu cemiyetler için genellikle okul, hastane aç-mak ve devlet okullarında dinî eğitim vermek
bir sorun teşkil etmemektedir. Bu cemaatlerin devlet karşısında elde ettikleri statüleri, onların kendi öğretilerini makul, inanılır ve desteğe de-ğer saymalarını da beraberinde getirmektedir. Bu cemiyetlerin dışında, kimseye zararı do-kunmayan fakat daha az makul, inanılır ve daha az desteğe değer görülen cemaatler de bulun-maktadır. Bu cemiyetlerin devlet ile daha uyum-lu çalışmasını engelleyen şey bazen gerçek veya varsayılan düşmanlık, bazen de yeterince büyük olmamaları ya da bir bütünlüğe sahip olmama-ları, en çok da politikacılar tarafından ilgi gör-
memeleridir.
li”olarakgörülence-e olan politik ilgi ise ıcı şekilde yüksek-Bu ilgi günümüzde lmanya’da bulunan ve içinde birmilyon-dan çok Alman’ı da barındıran üç mil-yon Müslüman’ı özellikle ilgilendi-riyor. Birçok poli- tikacıya göre Müs-lümanları dışlama politikası yanlış bir strateji. Bunun ye-ne İslam’ın uyum laması, sivilleşme-demokratikleşmesi ini iddia ediyorlar. olarak daha “ılımlı” bir İslam meydana getirmek için bü-yük devlet programları uygulanması gerektiğini savunuyorlar.
Alman devleti elbette azınlıkları takip et-miyor ya da haklarında gizli kovuşturmalarda bulunmuyor. Fakat bununla birlikte devlet, bazı dinî cemaatlerin, kendilerini diğerlerine oranla daha “iyi” konumlandırmalarına imkân sağlayan teşvik edici yapılar oluşturuyor. Bu doğrudan orantı sayesinde cemaatler istenme-yen ve gereksiz problemlerle karşı karşıya ka-labiliyorlar.
Bunu daha anlaşılır kılmak için Alevilik örneğini verebiliriz. Aleviler, Osmanlı Dev-leti’nin hüküm sürdüğü topraklarda mülhit
This is a SEO version of camia. Click here to view full version
« Previous Page Table of Contents Next Page »