Page 27 - camia

This is a SEO version of camia. Click here to view full version

« Previous Page Table of Contents Next Page »

27 HAZ İ RAN 2014 • SAY I 232 • PERSPEKT İ F

Kaynaklar:

Rommelspacher, Birgit (2009): Integration der Muslime. Argumentationen und Streitpunkte. In: Eckert – Das Bulletin, Nr. 5, S. 4-11.

Schirrmacher, Christine 2013: Friedensrichter, Streitschlichter, Schariagerichtshöfe. Ist die Rolle der Vermittler auf den säkularen Rechtsstaat übertragbar? Rechtspolitisches Forum 62: Universität Trier, Institut für Rechtspolitik.

Paralel toplum meselesinde bilimsel bir bakış açısı yakalamış olma iddiası taşıyançeşitli görüş sa-hiplerinden biri de Necla Kelek’tir. Kelek, meseleye iki açıdan eleştiri getirir: İlk olarak (ilerici) Batı kül-türüne mesafeli olan, karısı ve kızları üzerinde şid-det eksenli bir hâkimiyet sürdürenMüslüman erkek göçmenleri eleştirir. Esasen bu tarz tanımlamaların yanlış olduğuna birçok yerde işaret edilse de (bkz. Rommelspacher, 2009) bu tartışmaların doğasın-da, verilerden çok da fazla etkilenmemek vardır. Kelek’in ikinci eleştirisi, “neler olup bittiğini” gör-meyen veya Müslümanların uyumu reddetmeleri-ne karşın hiçbir şey yapmayanAlman politikacılara yöneliktir. Bu noktada Almanya’da Müslümanların çoğunluğunun uyumla ilgilenmediği şeklinde-ki iddia da eldeki verilerle uyuşmamaktadır (bkz. Rommelspacher, 2009). Burada öne çıkarılan husus aslında devletin başarısızlığına yönelik iddiadır. Devletin Alman değerlerini uygulamak istemeyen-leri koruduğu, eşlerinden şiddet gören göçmen ka-dınları ise korumadığı iddia edilmektedir. Verilerle ispatlanamayan, Müslümanlara yönelik iftiralar ve devlete yönelik suçlamaları içeren bu ikili yaklaşım, Sarrazin’in tartışmaya yaklaşımında da görülmek-tedir. O da Alman toplumunun yeterli derecede korunmadığını vurgulamaktadır. Bu ikili eleştiri ise –tehlikeli unsurlar ve devletin başarısız olduğu uyarıları– tehlike senaryolarını güçlendirmektedir. Paralel toplum dendiğinde zihinlerde öncelikle ayrılmışlık, bağlı olmama gibi bir izlenim uyansa da asıl mesele Alman toplumunun paralel toplum-lar tarafından tehdit altında olduğu vurgusudur. Bu vurguya göre Alman hâkim kültürünün önemli noktalarının bazı halk gruplarınca paylaşılmadığı varsayılmaktadır. Buradan yola çıkarak temel ku-ralların bu “paralel gruplar” için genel geçerliliği olmadığı, aynı şekilde kurallara uyulması nokta-sında nöbetçilik yapan devlet, hukuk ve güvenlik birimlerine de güvenilmemesi gerektiği belirtil-mektedir. Aslında bu tartışmalarda “toplum” kav-ramını kullanmak da uygun değildir, çünkü göç-menler, coğraf olarak çok uzak olan frankofon ve anglofon Kanadalılarda olduğu gibi, kurumsal ola-rak tamamlanmış bir “toplum” kuramazlar. Burada mesele toplumlar değil; yaşam tarzları, dinleri ve dilleri kültürel olarak tanımlanan gruplardır. Yani “paralel toplum” tartışmasında esasen toplumlar değil, yaşam tarzları kastedilmektedir.

Şüphesiz her birimiz yakın çevremiz hakkında röportajlar, flmler veya dedikodularla gerçek ya da kurgusal bakışlar ediniyoruz. Fakat bir de top-lumsal çevrelerin sahne arkaları bulunmaktadır

(kırmızıfener çevreleri gibi). Bunun dışında bir de hangi dine mensup olduğuna bakılmaksızın ina-nan insanların bulunduğu muhitler vardır; bu tarz muhitler, dini bir körlük olarak gören diğer insan-lar için tamamen yabancıdır. Bu çok çeşitli yaşam tarzları açısından bakıldığında şu soru akla gelir: Neden bu yaşam tarzlarından bazıları sorunlu ola-rak görülürken bazıları görülmemektedir? Neden Almanya’daki Japon göçmen grubu bir problem olarak görülmezken, diğer taraftan Türk (özellikle de 90’lardan itibaren artan bir şekilde Müslüman) göçmen grubu sorun olarak görülebilmektedir? Be-nim düşünceme göre bu tartışmalar, son on yılda özellikle kuvvetlenmiş olan Batılı-modern toplum-ların problemine işaret ediyor: Gerçek çeşitlilik içe-risinde millî homojenliğin ve devlet kontrolünün korunabilmesinin zorluğu.

Almanya’da 90’lardan beri politikacılar tarafın-dan Müslümanlara karşı şüphe ve kaygı mekaniz-ması kışkırtıldı. Bununla birlikte vatandaşın, devle-tin kontrol gücüne yönelik şüphesi de güçlendi. Bu şüpheler, kimsenin ilgilenmediği bir sorunu teşhis ettiğini düşünen kesimi radikalleşmeye götür-mektedir. Bunun sonucunda problemlerin nedeni olarak teşhis edilen kimselerin radikal ya da “geri” olduğu öne sürülür. Bu gelişmeler Almanya’da hâlâ gözlemlenmektedir.

Peki bu sorunu düzeltmek için ne yapmalıdır? Her şeyden önce ortak projelerin uyuma olumlu et-kisi vardır. Daha geniş toplumsal birliktelikler oluş-turmanın yanında örneğinMüslüman arabulucular (Streitschlichter) da bütünleştirici bir potansiyel barındırması açısından ilginç bir fenomendir (Sc-hirrmacher, 2013).

Devlet tarafından -ilgili göçmen gruplarıyla or-tak bir şekilde - bu uygulama biçimlerinin uyum potansiyellerini nasıl destekleyeceği ve aynı za-manda olumsuz gelişmelere nasıl karşı konulacağı aydınlatılabilir. Bu tür projelerde tüm katılımcılar, kamu yararına olacak çalışmalar ortaya koyabilir-ler. Ancak bu uygulamalar aracılığıyla paralel top-lum tartışmalarında soyut problem kurgularının üstesinden gelinebilir.

*Würzburg Üniversitesinde öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Rosemarie Sackmann’ın ağırlıklı araştırma konuları göç, uyum, kolektif kimlik ve çokkültürlülüktür.

Page 27 - camia

This is a SEO version of camia. Click here to view full version

« Previous Page Table of Contents Next Page »