İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Ali Mete, AB çevre bakanlarının 2040 yılı için bir iklim hedefi üzerinde anlaşmaları sebebiyle bir açıklama yaptı. “Avrupa iklim hedefini zayıflatıyor ve böylece küresel güneydeki milyonlarca insanın acılarını daha da artırıyor, sorumluluktan kaçınıyor” diyen Mete sözlerini şöyle sürdürdü:

“AB çevre bakanlarının 2040 iklim hedefini yumuşatma ve iklim korumasını erteleme kararı, siyasi bir gerilemeden ziyade ahlaki bir iflas beyanı olarak okunabilir. Sayı hileleri, sertifika ticareti ve dış kaynak kullanımıyla sera gazı emisyonlarını gizleyenlerin sorumlu bir iklim politikası yürüttüklerinden söz edilemez, ancak yoksulların sırtından ahlaki muhasebe yaptıkları söylenebilir.

Hâlbuki bu tutumun sonuçları malum, ölçülebilir ve önlenebilir. Bundan en başta bu soruna en az katkıda bulunanlar etkileniyor. Küresel Güney’de milyonlarca insan bugün zaten tarım arazilerini, içme sularını, kıyılarını ve güvenliklerini kaybediyorlar. Avrupa yüzde puanlarını tartışırken, bölgeler yaşanmaz hâle geliyor. Netice olarak da bu insanlar kaçmak zorunda kaldıklarında, aynı politika ile ikinci kez, bu sefer de AB’nin dış sınırlarında karşı karşıya kalıyorlar.

İslami perspektiften bakıldığında, dünya bizlere emanet edilmiştir. Sorumluluğumuzu ise ancak zararı önlemek suretiyle yerine getirebiliriz. Bu nedenle iklim koruması bir seçenek değil, bir zorunluluktur. Gezegeni yok eden ve aynı zamanda kurbanları umursamayanlar, sadece bir insan hakkını değil, ilahî adaletin temel ilkesini de ihlal ediyorlar. Sorumluluk içermeyen inanç, retorikten ibaret kalır.

Avrupa’nın daha fazla hesap hilelerine değil, iki şeyi kabul eden bir iklim politikasına ihtiyacı var. Birincisi: İklim kaynaklı kaçışların sebebi kaçınılmaz doğa olayları değil, politik tutumlardır. İkincisi: Sorumlular sorumluluklarını üstlenmelidir. Ahlaki güvenilirlik basın toplantılarında değil, acıyı önleyen kararlarla sağlanır.

İslam Toplumu Millî Görüş olarak, Belém’deki Dünya İklim Konferansı’nda AB’den başka hesaplama modelleri değil, bir rota değişikliği bekliyoruz: sertifika ticareti yerine gerçek emisyon azaltımı yönünde açık bir taahhüt; iklim sebepli kaçışların siyasi eylemlerin doğrudan bir sonucu olarak tanınması ve dolayısıyla bir güvenlik riski değil, bir sorumluluk olarak kabul edilmesi; en küçük ortak paydayı aramayan, ancak önlenebilir en büyük zararı önleyen bir katkı.”