CUMA HUTBESİ

Hutbe – İhmal edilen değerimiz: Hanımlarımız

17 Mart 2006

Muhterem kardeşlerim,

Dinimizin en büyük inkılaplarından birisi de, bugün kimileri tarafından tenkide tabi tutulduğumuz bir önemli konu olan hanımlara sağlanmış olan, insani haklardır. On beş asır öncesindeki insanlığın kadına bakış açısına baktığınız zaman, insanlığa ve özellikle hanımlara sağlamış olduğu hakların ne kadar önemli olduğu görülür. İnsafla düşünen her akl-ı selim sahibi insan, İslam Dininin bu yönünü inkâr etmeleri mümkün değildir. Kur’an’ı, Sünneti ve sahabe uygulamaları incelendiğinde bu çok bariz bir şekilde görülür. Örneğin, İslam’ın tebliğ edildiği ilk günlerden itibaren, Peygamberimizin yaşadığı yıllarda ve daha sonra dört büyük halife dönemlerinde, kadın toplum hayatının hemen her kesiminde, erkekle yanyana gözükmektedir.

Aziz kardeşlerim,

Hz. Peygamber (as), öteden beri ezile gelen kadınların bundan böyle ezilmemeleri ve haklarının zayolmaması için gayret etmiş, yapılagelen haksızlıklara mani olmuştur. Bundan dolayı da kadınlar, Mekke döneminden itibaren, bir insan muamelesi gördükleri bu dine sahip çıkmışlar, bizzat tebliğ ve davet çalışmalarına iştirak etmişlerdir. Mekke’de ilk dönemlerde erkeklerle beraber aynı ortamlarda bulunmuşlar, vahiy dinlemişler, beraberce ibadetler yapmışlar; hatta Mescid-i Nebevinin bir kapısı hanımlara tahsis edilmiştir. Kadınlar rahatlıkla mescide giderek Efendimiz’i dinlemişler, anlayamadıkları konuları tekrar tekrar sormuşlardır. Bunun yanında yine bu dönemde hanımlar, eğitim ve öğretim işlerinde de büyük hizmetler ifa etmişler; okuma ve yazmayı bilenler, bilmeyenlere öğretmişler, evlerini bir nevi okul haline getirmişlerdir.

Değerli kardeşlerim,

Bütün bunlara ek olarak hanımlar, evlenme konusunda tam bir hürriyete kavuşmuşlar; eş seçiminde, evlenip-evlenmeme gibi konularda istemedikleri bir şeye zorlanmamışlardır. Nikahlarında mehirler belirlenmiş; bu mihirler kız babalarının milkine katılmadığı gibi, fiyat sınırlandırması gibi bir düzenleme yapmak isteyen Hz. Ömer’e itiraz etmişler ve dediklerini de yaptırmışlardır. Kendilerine ait olan mallarında dilediği gibi tasarruf etme haklarına, bir başkasının müdahele etmesine müsaade edilmemiştir.

Muhterem kardeşlerim,

Hanımlar bu dönemde, seferlerde yer almışlar, tıpla meşgul olanlar savaşlarda yaralanan gazileri tedavi etmişler, mescidde kurulan seyyar hastahanede doktor ve hemşire olarak görev almışlardır. Sahabe hanımları, arasından ticaretle meşgul ve meşhur olanlar da vardır ki, bunların başında Hz. Hatice validemiz gelmektedir. Bu dönem, hanımların görüşlerinin de hesaba katıldığı bir dönemdir. Sonuç olarak belirtmek gerekirse Hz. Peygamber (as) devrinde kadınlar, erkeklerin yanında ve yardımında beraberce vazife almışlar, sözleri ve görüşleri geçerli olmuş, toplumun ihtiyaç duyduğu bütün alanlarda hizmet vermişlerdir. Onların bu durumu dört büyük halife döneminde de devam etmiştir. İlmiyle, sanatıyla, ticaretiyle, keskin fikir ve görüşleriyle, siyasetteki maharetiyle kadınlar, erkeklerle boy ölçüşmüşler ve elbirliği ile saadet toplumunu kurmuşlardır.

Ne varki değerli kardeşlerim,

Raşid halifeler devrinden sonra, kadınların bu pozisyonları yavaş yavaş değişmeye başlamış ve kadınlar, İslam’la elde ettiği haklarının büyük bir kısmını kaybetmişlerdir. Toplumda dışlanan bir konuma gelmişlerdir. Bunun çeşitli gerekçeleri var, ama bunların en belirgin olanlarının başında “fitne ve şehvet korkusu“ gelmektedir. Kadınların toplum içine çıkmaları, fitne ve fesad kaynağı olarak görülmeye başlanmış, bunun neticesinde de hanımlar, ilim, irfan, eğitim ve öğretim gibi insanlığı yükseltecek değerlerden uzak tutulmuşlardır. Örtünme ve iffet gibi erdemler, sadece bir kamufle şeklinde algılanmaya başlanmıştır. Fitne korkusunun çoğunlukla kadınlar tarafından geleceği hesaplanmış, erkeklerin de -fiziki durumlarının daha müsait olması sebebiyle- fitne ve fesadın oluşmasında çok büyük payları olmasına rağmen, hep görmezlikten gelinmiştir. Bu durum uzun asırlar boyunca böyle devam etmiş ve halen bunun etkileri devam etmektedir. Bu gün haberleşme imkânlarının nerdeyse sonsuzlaştığı bir devirde bile, kamufle yapılarak fitneden uzak kalınacağını savunarak, hanımların dinlerine hizmetlerinin dokunması beklenilen sahalarda, atıl bırakılmaları doğru olmasa gerektir. Din ve dünya ilimleriyle donatılacak hanımlar, inanıyoruz ki, asr-ı saadet dönemindeki fonksiyonlarını icra etmeye başlayacaklardır. Onun için de Kur’an ve Sünnet’te yerini bulan ölçüler içerisinde, giyinerek sosyal hayatta, kendilerini bekleyen mesleklerinde kariyer yaparak hem evlerinde, hem de toplum hayatında yerlerini almalılar, cehaletten kaynaklanan izole çerçevesini yarmalılar, İslam toplumunun asli unsurlarından biri olmayı yeniden temin etmelidirler. Ancak bunu yaparken ev, aile ve toplumda yeni yaralar açmamaya da özen göstermeliler. Hutbemizi iki ayet mealiyle bitirelim: “Ey insanlar, sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan eşini yaratan ve her ikisinden pek çok erkek ve kadın türeten Rabbinizden sakının…“ (Nisa Suresi: 1) “ Ana babanın ve yakın akrabaların bıraktıklarından erkekler için bir pay vardır. Kadınlar için de ana baba ve yakın akrabaların bıraktığından bir pay vardır ki on-dan az veya çok farz kılınmış bir paydır .” (Nisa Suresi: 7)

IGMG İrşad Başkanlığı

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com