CUMA HUTBESİ

Hutbe – İbadet (Kulluk) Nedir?

28 Kasım 2008

Muhterem kardeşlerim,

İbadet, teslim olunarak yapılan taat, kulluk, tapma ve tapınma gibi manalara gelir. Dini terim olarak ise, niyete bağlı olarak, yapılmasında sevap, terkedilmesinde ceza lazım gelen ve yüce Allah’a (manen) yaklaşmayı ifade eden özel itaattir. Bir başka tarifle,  insanın ruh ve bedeni, dış görünüşü ve içyüzü ile, yani bütün varlığı ile yalnız Allah rızası için yapılan şuurlu bir itaat ve yakınlaşmadır. İbadette niyet şarttır. Niyet, yapılacak amelin icra edilmesinde ancak Allah’a itaat ve yakınlaşmayı kasdetmektir. Hem bilgi hem de isteği içerir. Tam şuur, hazır ruh ve uyanık kalbin işidir. Yapılacak amelin ise, Allah katında itaat olan bir amel olması gerekir ki ibadet (kulluk) hasıl olsun. Yoksa sadece bir şeyi yapmak istemek, itaat ve Allah’a yakınlık anlamı taşısa da ibadet olamaz. İbadetler, sırf bedenle yapılan: Namaz, oruç ve cihad gibi; sırf malla yapılan: Zekat ve cihad gibi; hem mal, hem de bedenle yapılan hac ve cihad gibi; olmak üzere  üç kısımdır.

Aziz kardeşlerim,

İbadette nihai hedef, Allahu Teâlâ’nın rızasını kazanmaktır. Bir de ara hedefler vardır. Bunların arasında misalen, ailenin ve çevremizin Allah’ın emirlerine uygun bir hayat sürdürmelerine imkan sağlamak, insan hayatını kolaylaştırmak ve engelleri ortdan kaldırmaktır. Bunu yaparken bütün amellerimizin ölçüsü ise, Allah (cc)’ın koyduğu helal-haram sınırına dikkat edilmesidir.

Değerli Kardeşlerim,

İbadetin zamanı insan ömrünün bütünüdür. Yani ibadetten emekliye ayrılmak ancak ölümle mümkündür. Onun için de Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’inde Peygamber Efendimizin şahsında bütün biz Müslümanlara şöylece tenbihte bulunmaktadır: “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet/kulluk et.” (Hicr Suresi, [15:99]) Kulluğun mekanı ise, bütün bir evrendir. “Nerede olursan Allah’tan kork!…” (Tirmizî, Birr, 55; Ahmed, V, 228) ihtarını yapan Peygamber Efendimiz, hem ibadet edilecek mekanın sınırını çizerken hem de bizim takva ehli olmamızı emir buyurmuştur. Takvayı ise, “Allah’a itaat edilip isyan edilmemesi, zikredilip unutulmaması ve şükredilip nankörlük edilmemesi” şeklinde tarif buyurmuştur. (İbn  Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, II, 72)

Muhterem kardeşlerim,

Yapılacak ibadetin Allah katında makbul olması için ise ibadetin kabul şartlarına uygun olmalısı gerekir. İbadetlerin kabulü için de temelde iki şart vardır. Bunlar, "İhlâs ve Sünnete" uygun amel yapmaktır. İhlas, yapılacak ameli, sırf Allah emrettiği için yapmak, terk ettiğini de sırf Allah yasakladığı için terk etmektir. Kalbi Allah’ın rızası ve Allah’a yaklaşma niyetinden başka düşüncelerden kurtarmak, korumak ve temizlemektir. Nitekim, Cenab-ı Hak, bu hususu beyan etmek üzere, “Onlar ancak şununla emrolundular: Dinde ihlaslılar ve hanifler olarak Allah’a kulluk etsinler..” (Beyyine Suresi, [98:5]) Sünnete uygun olması ise, her konuda; iman, ibadet, ahlâk ve ahkâmda Hz. Peygamber (sav)’e uymaktır. Yani Peygamber gibi ve Peygamber’in iman ettiklerine iman etmek, O’nun gibi ibadet yapmak, O’nun ahlâkıyla ahlâklanmak ve ahkâmı da O’nun belirlediğine göre uygulamaktır.  “De ki, eğer siz Allah’ı seviyorsanız, bana tâbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafûr ve Rahîmdir.” (Al-i İmran Suresi, [3:31]) ayeti bizim Peygamber sav)’a uymamızı haber veriyor. Hutbemizi bir hadis-i Şerif meali ile bitiriyoruz. Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyor ki: “Allah Teâlâ bir sözü amelsiz (tam) kabul etmez, sözü ve ameli niyetsiz kabul etmez, sözü, ameli ve niyeti de ancak sünnete uygun olmakla kabul buyurur.” (Hâkim, el-Müstedrek, II, 425)

IGMG İrşad Başkanlığı

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com