CUMA HUTBESİ

Hutbe – Dava Adamı Olabilmek

20 Mart 2009

Muhterem Müminler!

Bizler Müslümanlar olarak, kâinatı yaratan ve yöneten, en yüksek isimlerin ve sıfatların sahibi Allah’ın gönderdiği, bütün peygamberlerin getirip tebliğ ettiği, yaşayıp davet ettiği, bütün evliyanın izinden yürüdüğü, bütün ulemanın binlerce eserlerle tetkik ettiği ve bütün cehd sahiplerinin takatlerinin sonuna kadar yolunda çaba sarfettikleri bir dinin mensuplarıyız. Ne mutlu bizlere ki, böyle bir dinin mensuplarıyız. Ancak bize düşen, bize emanet olarak bırakılan bu davayı bizden öncekilerin yolunda ve yönünde yürümek, lüzumunda onların çektikleri sıkıntılara, çilelere bizlerin de katlanmamızdır. Çünkü dünya hayatı imtihan yurdu, cennet ise, nimetler yurdudur. Mümin kamil manada nimetlerden tatmayı ve doymayı cennette aramalıdır. Uyumalı, fakat uykuya doymayı kabire saklamalıdır. İmtihanda olduğunu, sıkıntılara katlanmadıkça sıkıntılardan kurtulamıyacağının şuurunda olmalıdır. Mümin, nefse muhalafet edip onun gemini elde tutarak “Cennetin sıkıntılarla, cehennemin ise şehvetlerle çevrili” (Buhari ve Müslim) olduğu gerçeğini gözönünde tutmalı, cennete ancak sıkıntıları aşarak girebileceğini, cehennemden ise, şehvetlere esir olmaktan kurtularak, uzaklaşacağını, ağacın bile kış mevsiminin sıkıntılarına katlanarak yazın meyve vereceğini düşünmelidir. Yani başarıya ulaşmanın engel aşmadan olamayacağını bilmek gerekir. Nitekim ayet-i celile’de de Cenab-ı Hak bize bunu işaret ederek şöyle buyuruyor: “(Ey müminler! ) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah’ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.” [2:214]

 

Aziz kardeşlerim,

Mümin, dinine ve insanlığa hayırlı hizmetlerde bulunabilmesi için önce davasını bilecek ve kuvvetlice inanacak, terbiyeden geçecek, ondan sonra da diğer insanları inandığına davet edecek. Dava adamının önce davasında ciddi olması gerekir. İşe ciddi sarılan dava adamında ciddiyet alameti olan cehd u gayret bulunur. Cehd ve gayret yeterli değildir. İlahi desteğe de ihtiyaç vardır. İlahi destek için de takatın en sonuna varılacak ve güzel bir metod; Peygamberî bir metod takip edilecektir. Az çalışmakla olmaz, insan bitecek, tükenecek, o derecede çalışacak ki, hususi ilahi yardım gelebilsin. Zira hususi lütuf, insanın bittiği yerde başlar. Dolayısı ile, mümin kendisini, nefis ve tarih yönüyle davasını, iman, ibadet, ahlâk ve ahkâm olarak bilecek, nefsini yenecek, muhasebesini yapacak ve örnek bir yaşantıya sahip olan insan olarak dinini insanlara tanıtmış olacak. Ne mutlu gerçek dava eri olanlara!

 

IGMG İrşad Başkanlığı

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com