Kıymetli Müslümanlar!
Gerçek anlamda hâkimiyet ve mülkiyet sahibi olan yüce Allah (c.c.) zamana dair bir âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmuştur: “Allah geceyi gündüzün içine katar, gündüzü de gecenin içine katar; Güneş ve Ay’ı emri altına almıştır. Her biri belirtilmiş bir süreye kadar akıp gider. İşte (bütün bunları yapan) Rabbiniz Allah’tır. Mülk Onundur. Onu bırakıp da kendilerine taptıklarınız ise bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir.”^[1] İslam medeniyetinin takvimi, Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin hicretini başlangıç olarak almış bulunan hicri takvimdir. Üç aylar, ramazan orucu ve Kurban Bayramı gibi İslami ibadet ve günlerin tayini bu takvim üzerinden belirlenmektedir. Miladi takvim ise içinde bulunduğumuz coğrafyanın takvimidir ve günlük kullanımda ajandamızı belirlemektedir. Gelecek hafta perşembe günü miladi yılın başlangıcıdır. Bir seneyi daha iyi ve kötü olaylarıyla arkamızda bırakmış olacağız. Hepimizin hissettiği üzere, zaman âdeta çağlayan bir nehir gibi hızla akıp gitmektedir. Günler günleri, aylar ayları, mevsimler ise mevsimleri kovalamakta, başlanan bir yılın sonu çabucak gelmektedir.

Aziz Müminler!
Bu dünyada baki olanın sadece Allah (c.c.) olduğunu bilmeliyiz. Dün, bugün ve yaşarsak yarından ibaret olan üç günlük dünyanın fâni olduğunu aklımızda tutmalıyız. Bize bahşedilen ömür nimetini heva ve heveslerimiz peşinde koşarak harcamamalıyız. Yüce Rabbimiz “İşte (haddi aşarak ömrünü) israf eden ve Rabbinin ayetlerine iman etmeyeni böyle cezalandırırız. Ahiretin azabı ise elbette daha şiddetli ve daha devamlıdır.”^[2] diye buyurmaktadır. İsraf dinimizde haramdır ve israfın en büyüğü ise ömrü boş işler ile heba etmektir.

Değerli Cemaat!
Bir mümin kendisine verilmiş olan ömür emanetini zayi etmez. Var oluş hikmetine ve insanlık haysiyetine yaraşır bir hayat yaşamaya gayret eder. Hiç şüphesiz ki yaratılış amacına uygun olan bu hayat da Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye istikametindeki bir hayattır. Allah’ın rızasına mutabık bir hayatın ölçüsünü bize veren, elbette yine Allah’ın bizatihi kendisi ve Resulünün rehberliğidir. Şuurlu bir kulun üzerine düşen en önemli vazifelerden birisi de kendi hayatının gidişatına dair Kur’ân-ı Azîmüşşân’da geçen şu anlamlı soruyu sormaktır: “Fe eyne tezhebûn” yani “Nereye gidiyorsunuz?” Bir müminin hayatına dair gidişatını sorgulaması aynı zamanda yüce Peygamberimizin emridir: “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz ve amelleriniz mizana konmadan evvel siz amellerinizi tartınız.”^[3]

Muhterem Kardeşlerim!
Miladi takvimin sene-i devriyesi sebep kılınarak birçok haddi aşan kutlamalar yapılabilmektedir. Helal ve haramlar gözetilmeksizin, insanlar eğlence adı altında kendinden geçmekte ve ölçüyü kaybedebilmektedirler. Yüce dinimizce haram kılınan israfa düşülmekte, canlılara ve çevreye zarar verilmekte ve akıl almaz bir tüketim çılgınlığı yaşanmaktadır. Bir Müslüman İslam’ın ahkâm ve ahlakına aykırı hareket etme hakkına asla sahip değildir. Haddi aşan yılbaşı kutlamalarına mesafeli duralım ve günah işleyerek nefislerimize zulmetmeyelim. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “De ki: Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”^[4]

Cenâb-ı Hak nice senelere sağlık, hayır ve hasenatlarla kavuşmayı nasip eylesin. Ömrümüzün geri kalanı öncesinden daha hayırlı olsun. Amin!

[1] Fâtır suresi, 35:13

[2] Tâhâ suresi, 20:127

[3] Tirmizî, Kıyamet, 2459

[4] Zümer suresi, 39:53

Hutbe – Türkçe

Hutbe – Almanca

Hutbe – İngilizce

Hutbe – Fransızca

Hutbe – Arapça

Hutbe – Felemenkçe

Hutbe – İsveççe
Hutbe – Danca